14 Eylül 2009 Pazartesi

saçmalamaca...




Evet haklısın belki..şu cep telefonu denen meret öldürüyor aslında tüm iletişimi.. eskiden, çok eskiden yani, bizim zamanımızda hatta, yoktu telefonlarımız model model cebimizde. ulaşılabilirdik yine de.. merak ederdik birbirimizi.. tut ki görüşmedik bir hafta.. dedin ya hani konuşacak bişeylerimiz olurdu.. anlatırdık heyecanla, dinlerdik birbirimizi sarılarak, koklayarak hem de.. sen anlatırken ben mimiklerini kaçırmamaya çalışırdım. arada susturup seni bir öpücük kondururdum dudaklarına.. ben anlatırken en ince detayına kadar heyecanla, sen saçlarımı okşardın usulca..

mahremiyeti kalmadı kimsenin sanki haklısın.. tuvalette ne kadar kaldığına kadar biliyor herkes sevgilisinin.. günde onbeş kez konuşarak uzaklaşıyor mu insanlar birbirinden.. konuşmuş olmak için yapılan konuşmaları sevmiyorum.. çünkü aslında bu bir konuşma değil dedin ya hani.. peki nasıl alacak sesindeki sıcaklığı sevgili..

ilişkileri konuşmak saçma. nasıl gidiyoru konuşmak saçma.. nasıl olmalıyı konuşmak daha bi saçma.. yaşa gitsin be kuzum.. kıyaslama zati öncesi,sonrası.. maç mı izlemek istedin.. hem de bir hafta görüşemeyip, görüşebileceğimiz günde mi hem de..
ne yapmak istiyorsa onu yapmalı sevgili..

iletişimi bozduğunu düşündüğü ne varsa yok etmeli sevgili.. biten bir aşkı sorgulamak daha mı keyifli... pekiiiii...

sevemedim uçuklarımı..sevmek zorunda mıyım ayrıca..?



Uçuklarım dudaklarımda yeni yapılmış silikon takviyesi edasıyla yer bulmuş durumda..doktorumun dediğine göre direncimin düştüğü,düzgün beslenmediğim zamanlarda olurmuş bu.ee ben de yılda dört beş kez oluyor zati bu..dengeyi çok sık bozuyorum demek ki.hani kendini sev,bedenini sev,falan filan hikayesi vardır ya..ee tamam severim kendimi,pek dişiyim,pek havalıyım zannımca..emme bu nedir yaw..sevmem gayrı..bi de nasıl kaşınıyor gerildikçe.

ne tuhaf vücudun tepkileri..tozlu ortamda burnumun kaşıntısından ölürüm.bi tarafında yara,bere,kesik gördüğümde birinin benim de aynı yerim sızlar.çok kaptırarak kendimi izliyorsam bişeyi embesil gibi düşer alt dudağım,çenem..saçlarımı topladığımda hemen baş ağrım tutar.asimetri takıntım var..pek bi düzgün olcak bulunduğum ortam..kusan birini gördüğümde ben de öğürmeye başlarım..biraz daha kalırsam aynı ortamda beraber kusmaya başlıyoruz zatii..

ee pek bi takıntılı gördüm kendimi..raporlu olup evde ve hasta olmanın psikolojisiyle de pek bi iğrençleşti bu yazı...uçuk,kusmuk falan..

gidem gari ben..sentetik,rengarenk ilaçlarımı alıp acuk dinlenem..

11 Eylül 2009 Cuma

eey aşk..geldiysen masaya üç kere vuuurrr !!


'Kuzucuumm' deyip deyip sevdi adam sevgilisini hep. Küçük bir kız çocuğunu şımartır gibi şımarttı hep onu. 'Ellerin ne güzel senin, burnun ne güzel'. 'Sen ne güzelsin'. Hep gülümsedi sevgilisi ona. Hep yanında olsun,saçlarını hep okşasın istedi. Birlikteyken zaman dursun, hiç geçmesin. İlk karşılaşmalarında nasıl duracak gibi olduysa kalbi, o heyecan hiç bitmesin. Sen gerçek misin gerçekten.. Biter mi peki günün birinde bu masal..

Kadın o kadar meşguldü ki hayatla, o kadar gömmüştü ki kafasını kuma, o kadar kapatmıştı ki kendini insanlara, unutmuştu gökyüzüne bakmayı, unutmuştu çoktan yaşama dair bir çok şeyi..

'Kaldır başını güzel kadınım' dedi adam ona. 'Ben sana mecburum'.. 'Bırak uçuşsun saçların rüzgarda, bırak ellerini bana, bırak koklayayım saçlarını. 'kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi, kaç kişi güzelliğini sevdi, belki gerçek aşkla belki değil, ama bir tek kişi sevdi seni.. bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi..'

Ben hiç aşık olmadım dedi kadın. 'şimdi ben seni sırtıma alsam koşsak koşsak bu gece, sonra yere düşsek çimenlerin üstüne, gökyüzünde de binlerce yıldız olsa, biraz serin olsa üşüsek, öpsem seni, olursun sanırım, ben de olurum..'

" yaşam, yüksek anlamlılık yüklü ender tek anlardan ve bu anların olsa olsa gölge görüntülerinin çevremizde gezindiği sayısız anlardan oluşur. sevgi bahar her güzel ezgi dağlar ay deniz her güzel herşey ancak tek bir kez tam yürekten dilegelir:bir biçimde, söze tam olarak hiç gelebilirse.çünkü bir çok insan bu anları hiç yaşamaz; onlar gerçek yaşam senfonisinin araları ve duruşlarıdır.."

'Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazılar seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedimki 'söz ver kendine'
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki,
Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...'

İlk kez yaşadığı, ilk kez hissettiği bişeyin peşinden gidiyor şimdi kadın.. Gözleri tamamen kapalı. El yordamıyla.. Ama varlığını ta içinde hissederek..

YASAL UYARI

Bu blogtaki yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilmeden kopyalanması,yayınlanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanununa aykırıdır ve suç unsuru oluşturur.