22 Ekim 2010 Cuma

küçük şeyler..




Küçük bir beden, çoğu kez büyük bir ruha yataklık edermiş.
 Ufak balıklar daha lezzetli olurmuş.
 Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artarmış, 
büyük odunlar alevi  söndürebilirmiş.
 Her küçük şey mutlaka bir işe yararmış.
 Sağanak dediğimiz, küçük damlalardan ibaretmiş.
 Ufacık bir yağmur,kocaman bir toz bulutunu yok edebilirmiş.
 Muazzam bir aydınlık, küçük bir delikten görünebilirmiş.
  Küçük bir saman çöpü, rüzgarın yönünü gösterebilirmiş.
 Bütün bir hasat,bir kıvılcım yüzünden elden gidebilirmiş..
 Büyük bir geminin batmasına, küçük bir delik yetermiş.
 Çok veren malından, az veren canından verirmiş.
  Yükte hafif olmak, pahada ağır olmaya engel değilmiş.
 Deve büyükmüş ama ot yermiş, şahin küçükmüş ama et yermiş.
 İnsan küçük bir adama iyiliği dokunduğu zaman cömertliği öğrenebilirmiş.
 Büyük adama iyilik ederse öğreneceği şey, ızdırap olurmuş.
  Büyük makinaları küçük çarklar çalıştırırmış.
 Büyük adamın büyüklüğü devam ediyorsa bunun sebebi; onun küçük 
adamlara gösterdiği özenmiş.
 Bazen büyük bir AŞKI başlatan, küçük bir gülümseme imiş.
  Büyük yazıları yazmak için küçük noktalar, virgüller gerekirmiş.
 Simite lezzetini veren küçük bir susam tanesi imiş.
 Ulu bir çınarın veremediği kokuyu,küçük bir papatya verebilirmiş.
 Büyük paralara alınan hediyelerin sağlamadığı mutluluğu, 
küçük bir BAKIŞ sağlayabilirmiş.
 Küçük sevinçleri bilmeyenler, büyük keyifler yaşayamazmış.
 
 Öyleyse 'küçük' deyip geçmeden önce, ne kadar 'büyük' sonuçlara
 varabileceğini düşünelim. Küçük bir damlayı, bir gülümsemeyi, noktayı,
  virgülü, bir ağacın dibinde biten gülü, bir susam tanesini, sevgilinin
 sesini hafife almayalım. Küçük dediklerimizin aslında ne kadar büyük
 olabileceklerini, onların yokluğunu beklemeden fark edelim. Çünkü
  yanımızdayken değerini bilmediğimizi, bildiğimizde bulamayabiliriz.
 
 Çıkınınızda; küçük bir gülümseme, bir yağmur damlası, bir papatyanın kokusu,
 üç noktanız, unutulmaz küçük bir anınız hep olsun. Küçük de olsa varsın
 olsun. Çünkü o küçük çıkınlar nasılsa bir gün, büyük denkler olacaktır.
 Yeter ki, sabretmeyi ve biriktirmeyi bilelim küçük küçük....
 
Fuzuliye Sormuşlar : Sevmek Mi Daha Güzeldir, Sevilmek Mi ?
Sevmek Demiş...Çünkü, Sevildiğinden Hiçbir Zaman Emin Olamazsın !..

Güzel bir gün dileğimle

____ ALINTIDIR ___

19 Ekim 2010 Salı

seviyorum seni yaaa ...



"-Oof dedi.
-Ne oldu? dedim .
-Hiiç dedi.
-Herseyi bırak gel benimle dedim.
-Olur...mu ? dedi.
-Topu topu bi tabak fazla koyarız soframıza dedim.
-Olmaz dedi.
-Neden? dedim.
-Aynı tabaktan yeriz dedi.
Bir daha Sevdim.."


KÜÇÜK İSKENDER

14 Ekim 2010 Perşembe

mim şeysi ...

''Şimdi efenim mevzu tam olarak şöyle; yaşadığımız tüm sıkıntıları geride bırakıp, sevmediğimiz insanlardan, yapmaktan daral gelen işlerden uzağa bir tatile gidiyoruz. Bizi yolcu etmeye gelmiş üstelik gıcık olduğumuz herkes. Alayına çalımlı bir bakış fırlatıp arabamıza bindikten sonra, geride kalanları çatlatırcasına müziğin sesini sonuna kadar açıp, tozu dumana katarak oradan uzaklaşıyoruz.''

Serüvenci'nin mim şeysidir efenim bu satırlar..Bize de yerine getirmek düşer..


Arabam illa ki Cadillac olsun..Siyahı olsaydı daha iyi olurdu ama,
şoför mahallindeki er kişinin de kalması kaydıyla bunu da kabul edebilirim :P




Şarkımı beni mest eden sesiyle Joe Cocker deyiversin.
En 'Unchain My Heart'ından tabii ..





Unchain My Heart

UNCHAIN MY HEART BABY LET ME BE
CAUSE YOU DON'T CARE PLEASE SET ME FREE

UNCHAIN MY HEART
BABY LET ME GO
UNCHAIN MY HEART
CAUSE YOU DON'T LOVE ME NO MORE
EVERY TIME I CALL YOU ON THE PHONE
SOME FELLA TELLS ME YOUR NOT AT HOME
UNCHAIN MY HEART SET ME FREE

UNCHAIN MY HEART
BABY LET ME BE
UNCHAIN MY HEART
CAUSE YOU DON'T CARE ABOUT ME
YOU GOT ME SEWED UP LIKE A PILLOW CASE
BUT YOU LET MY LOVE GO TO WAIST
UNCHAIN MY HEART SET ME FREE

I'M UNDER YOUR SPELL
LIKE A MAN IN A TRANCE
YOU KNOW DARN WELL THAT I DON'T STAND A CHANCE
UNCHAIN MY HEART LET ME GO MY WAY
UNCHAIN MY HEART YOU WORRY ME NIGHT AND DAY
I LIVE A LIFE OF MISERY
AND YOU DON'T CARE A BAG OF BEANS FOR ME
UNCHAIN MY HEART SET ME FREE

SOLO

I'M UNDER YOUR SPELL
LIKE A MAN IN A TRANCE
YOU KNOW DARN WELL THAT I DON'T STAND A CHANCE
UNCHAIN MY HEART LET ME GO MY WAY
UNCHAIN MY HEART YOU WORRY ME NIGHT AND DAY
I LIVE A LIFE OF MISERY
AND YOU DON'T CARE A BAG OF BEANS FOR ME
UNCHAIN MY HEART SET ME FREE


Napıyomuşuuzz ; tozu dumana katarak uzaklaşıyomuşuuzzz ..

11 Ekim 2010 Pazartesi

bana bizi anlat sevgilim..


Elim varmıyor sensizlikte seni yazmaya...
 Dışardan gelen sesler içinden ayrımsıyorum birlikte dinlediğimiz şarkıyı.. 'Aşk mümkün müdür hala?'.. Kitabımı alıyorum elime,sarı sayfaların her satırında seni okuyorum sessizce.Gece bitmek bilmiyor,sabahlar gecikiyor artık bana. Hissettiğim neden öfke? 
Yok değil,inan değil, yeter ki bil sen.. 
Sana geç kaldım ben..

Aslında dilim varmıyor sensizlikte seni konuşmaya.. Olsan yanımda,şu anımda,günü hiç bitirmesek mesela, yürüsek,benim o sevdiğim eski Rum evlerinin olduğu sokakta,üşüsek sonra sarılsak,Agop amcayı görsek yine evinin önünde,evde kendi yaptığı şaraptan alsak.. Keşke..

Söz vermiştim sana biliyorum.
Gidişlerin ağlatmayacaktı artık beni..
Ama sevgilim,seni konuşmadık,bizi konuşmadık daha.. Bu gidişin yoktu hesapta.. Söz vermiştim sana,
senin sevdiğin çiçeklerle geliyorum hep sana..
Dilimde artık sana dualarım,sana özlemim.. 
Nurlar içinde yat sevgilim..

5 Ekim 2010 Salı

ANLAR.. ' 'Jorge Luis Borges'ten..''


Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım....
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum.
ÖLÜYORUM.

YASAL UYARI

Bu blogtaki yazılarımın izinsiz ya da kaynak belirtilmeden kopyalanması,yayınlanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri kanununa aykırıdır ve suç unsuru oluşturur.